İnsanlar salak, yani üzgünüm ama öyle.
Ben mi çok ileri zekalıyım, gerçekten hiç hesaplanamamış bir IQ'm mu var, yoksa beynim diğerlerinin anlayamayacağı bir biçimde mi çalışıyor; bunu düşünüyorum günlerdir. Dürüst olmak gerekirse, benim tüm hayatım bu konu üzerinde yoğunlaştığım anlardan ibaret. Tamam, yeri geliyor çok kendimi beğenmiş olabiliyorum; doğuştan olup olmadığını kestiremediğim bir liderlik duygum da var gerçi. Ama bunların tamamen dışında, en ufak bir espri üzerine saatlerce düşünebilen insanlar görüyorum, onları tanıyorum ve evet, aslında onlarla yaşıyorum.
Ukalalık etmek istemiyorum, cevap vermiyorum; nereye kadar tutabileceğimi kestiremediğim bir sinir dalgası büyüyor içimde. Bana neyse, beni ilgilendiren bir şey yokken neden bu nefret, kime; anlamıyorum...
Küçük bir açıklama yapıyorum, üzerinde düşünmüyorum bile. Karşımdakinin anlamayacağına dair en ufak bir şüphe dahi geçmiyor içimden. Dakikalar sonra farkına varıyorum ki, aslında konuşmamışım. Ağzımı bile açmamışım. Hiçbir şey önemsenmemiş söylediklerimden, ya da önemsenecek raddeye bile ulaşamamış. Bencillik mi bu, burnu büyük olan mıyım, veya çok mu havalı davranıyorum; kestiremiyorum. Aklımdan geçenler bunlar değil oysa; asla birisiyle dalga geçmek, onun eksik yanlarıyla eğlenmek, bunu suratına vurmak değil. Sadece gerçekten şaşırıyorum. İnsanlar mı duyarsız, ya da ben mi anlatamıyorum içimdekileri? Dışa vurmakta mı başarısızım her şeyi?
Üzgünüm; iki türlü de olsa ben bu şekilde yaşamak istemiyorum. Haksızlığa uğratılmış gibi hissetmelerine yol açtığım insanları var ediyor olabilirim; ama ben, eğer bir şeyler yazacaksam, bir şeyleri başkalarına aktaracaksam karşımdakinin de yararlanıyor olmasını beklerim. Bekliyorum! Aldığım yorumlardan, yardım edemediklerimden ya da davranışlarımın, karşımdakini kaybedecek olmama yol açmasından daha mı önemli bu his; bilmiyorum. Büyütmeden, yavaş ve sessizce devam ederek yaşamaya ara vermeksizin, bu hisse hem sahip olup hem de ondan kaçınmam gerektiğini düşünüyorum. Nasıl başarırım bunu; nasıl kendimi mutlu ederken, hak ettiklerimi benliğime hediye etmeye devam ederken çevremdekilerin de kırılmamalarını sağlarım? Sanırım tam da bunu düşünmemin sırası...
Yalnızlığı özlemişim ya çünkü, beni anlayabilen tek insanı özlemişim. Kendimle kalmayı, kendimi kendime anlatmayı özlemişim. Yazmayı özlemişim; başkalarının ne düşündüğünü önemsemeden, karşımdakinin beni anlayıp anlamadığına kafa yormadan, yalnızca anlatmayı özlemişim. Düşünüyorum da, bu sadece ben değilim. Böyle yaşayan, bu şekilde düşüncelere sahip olan ve kızgınlığını ellerini kullanarak, yazarak belli eden, zehrini dışarıyla böyle paylaşan tek kişi ben değilim. Buralarda bir yerde, geceleri yatmadan önce müzik dinleyen, gülümsemenin kendisini mutlu ettiğini bilen, 'öteki'lere aldırmadan yaşayan -aslında 'öteki'yi kişiliğince tanımayan, 'öteki'yi kabul etmeyen, 'öteki'yi kendisi gibi gören- , canı yandığında bir yerlerde onu iyileştirmek için yanıp tutuşan insanlar olduğunu bilen o kişi işte... Ve tekrar düşünüyorum da, evet; onu bulacağım ve muhtemelen aşık olacağım...