Merhaba,
Tatilimin ne zaman başlamış olduğuna bile henüz kafa yoracak vakit bulamamışken, şimdi nasıl olup da bitiyor olduğunu anlamaya çalışıyorum. Sabah erken kalkmak, okula gidecek olmak veya derslerin seni içine sokacağı stres değil beni endişelendiren; aksine, planlı ve programlı olmayı özledim. Ancak büyüdükçe ve önündeki sorumlulukları hissetmeye başladıkça, sana ait olan zaman'ın aslında senin olmadığını fark ediyorsun. Başta sana bahşedilen her unsur gibi, zaman'ın da elinden alınıyor; tıpkı bir gün çocukluğunun, gençliğinin, daha sonra yaşamının elinden alınacağı gibi.
Şikayet etmiyorum, yalnızca çoğu kişinin üzerinde kafa yormaktan pek hoşlanmayacağı konuları irdelemekten hoşlanıyorum.
Her geçen gün bir şeyler değişiyor, bildiğim tüm gerçekler tepetaklak oluyor ve ben çocukluğuma dönme hayalleri kurarken hayat da o güneşi her sabah aynı yerden doğurmak gibi önemli işlerle meşgul olduğundan benimle pek ilgilenemiyor. Sorunsuz ve etrafındaki olaylara aklı ermeyen bir birey olma girişiminde bulunmak istediğim şu günlerde beni yalnız bırakıyor. Oysa dört yaşıma geri dönsem ve çok farklı şekilde yeniden yetişsem, bugünlerime gelip de bazı şeyler için ne kadar geç olduğunun farkına varıp üzülmesem.
Malesef yaşamın tamamen senin eline bırakıldığında ve sana bir kişilik edinme görevi verildiğinde ve aslında ne çok şey yapabilecekken, önceden verilmeyen kararların ve kaçırılan fırsatların önemi henüz anlaşıldığından, sana sadece 16 yıllık minicik hayatında bile gerçekten boşa geçirilmiş onca zamanı düşünmek ve hayal kırıklığına uğramak kalıyor.
Beni bu kadar yıpratabilmiş o erken pişmanlık karşısında dehşete kapılıyorum. Biliyorum ki yapabildiğim -benden yapmam beklenmeden yapabildiğim- şeylerin yanında kimsenin gözüne yapamadıklarım batmıyor. Biliyorum ki kimse benden daha iyi olmamı beklemiyor. Fakat her zaman daha iyisini ararken ben nasıl elimdekilerle yetinmeyi öğrenebilirim ki? Mükemmelliyetçilik mi bu, bencillik mi; merak mı, özentilik mi; yalnızca gösterişçilik mi? Veya benim kendimi bulmaya çalışırken istemeden edindiğim kibirli bir huy mu? Kendi soruma cevap veriyorum, 'Fark eder mi?' diyorum ve yine sonsuz bir girdabın içinde kayboluyorum. Fakat biliyorum ki eğer benim bugünkü görevim kendimi tanımak, 'ilerdeki ben'i bir nevi de olsa resmetmek, bu kişiliği oluşturmaya çalışmaksa söyleyebileceğim tek şey yeteneğin her zaman zevkten sonra gelmesinin şahsa daha mutlu bir yarın hazırlayacak olmasıdır.
29 Ağu 2011
26 Ağu 2011
Acaba çok mu romantiğim ?!
Bir yandan üç aydır ilk defa bu kadar yoğun şekilde hissettiğim o kararsızlık ve işin içinden çıkamamazlık duygusu, ardından birkaç gündür içinde bulunduğum saçma özlem çırpınışları...
Ne oluyor anlamıyorum ki, hiçbir şey eskisinden farklı değil. ... Desem de inandıramıyorum kendimi. Başkalarınca önemsenmeyecek derecede minik olan bu farklılıkları neden bu kadar kafama taktığımı ve kendimi gereksiz bir strese soktuğumu anlamıyorum. Bu saçma hissiyatın canımı yakarken beni gülümsetebilmeyi nasıl başardığını da anlamıyorum.
Eskiyle iç içe yaşamak istemek normal mi? Aslında bir zaman makinesi dilemek ve onu bazı bilimsel keşiflerin yanı sıra sadece geçmişimi yeniden gözlemleyebilmek için kullanmak istemek, bu normal mi?
Sanırım cevabı biliyorum, tam da bu yüzden tüm bu duygularımdan gocunurken onlarsız yaşayamayacağımın da farkındayım.
Ne oluyor anlamıyorum ki, hiçbir şey eskisinden farklı değil. ... Desem de inandıramıyorum kendimi. Başkalarınca önemsenmeyecek derecede minik olan bu farklılıkları neden bu kadar kafama taktığımı ve kendimi gereksiz bir strese soktuğumu anlamıyorum. Bu saçma hissiyatın canımı yakarken beni gülümsetebilmeyi nasıl başardığını da anlamıyorum.
Eskiyle iç içe yaşamak istemek normal mi? Aslında bir zaman makinesi dilemek ve onu bazı bilimsel keşiflerin yanı sıra sadece geçmişimi yeniden gözlemleyebilmek için kullanmak istemek, bu normal mi?
Sanırım cevabı biliyorum, tam da bu yüzden tüm bu duygularımdan gocunurken onlarsız yaşayamayacağımın da farkındayım.
14 Ağu 2011
Bence ben How I Met Your Mother'a tapıyorum.
Aslında herkesin bildiği, sevdiği ve hakkında durmadan konuşup durduğu her türlü insan emeği değmiş yapıttan uzak durmaya çalışırım; ama öyle ki HIMYM başlı başına bir tutku haline geldi benim için.
Amacım burda replik falan paylaşıp ya da fotoğraflar ekleyip ergen havalarına girmek değil. -O halde Tumblr ergen mekanı mı?!- Sadece tam anlamıyla beni gülümsetirken, huzur verirken güldürebilen tek şey sanırım. Except Back to the Future diye de belirtmek zorundayım.
-Ayrıca an itibariyle çok çok çok mağdurum, belki bu konuya daha sonra değinirim. Ama harbi mağdurum lan, çok mağdurum. Lan falan dedim o derece mağdurum.-
Aslında herkesin bildiği, sevdiği ve hakkında durmadan konuşup durduğu her türlü insan emeği değmiş yapıttan uzak durmaya çalışırım; ama öyle ki HIMYM başlı başına bir tutku haline geldi benim için.
Amacım burda replik falan paylaşıp ya da fotoğraflar ekleyip ergen havalarına girmek değil. -O halde Tumblr ergen mekanı mı?!- Sadece tam anlamıyla beni gülümsetirken, huzur verirken güldürebilen tek şey sanırım. Except Back to the Future diye de belirtmek zorundayım.
-Ayrıca an itibariyle çok çok çok mağdurum, belki bu konuya daha sonra değinirim. Ama harbi mağdurum lan, çok mağdurum. Lan falan dedim o derece mağdurum.-
Aynı anda hem nefret edip hayattan, insanlardan; her sabah gözünü açıp yine elinde olanın koca bir hiç olmasından yakınmaktan ve bütün haksızlıklara karşı elin kolun bağlı oturmaktan nefret ederken bir yandan da taparcasına seviyor olabilir miyim tüm bunları? Sanki hiçbir davranışımda çelişkilerin en ufak bir izi yokmuş gibi davranabilir miyim? Bir yandan isyanın, o özgürlük fısıltısının, kimi zaman büyük bir haykırışa dönüştüğü kontrol edilmez duygunun esiriyken tekinsizce, bir yandan da aslında bütün bu eşitsiz dünyaya minnet duyabilir miyim?
Bazen ne acayip bir romantik olduğumu düşünüyorum. Mutsuz bir ânıma tesadüfen denk gelen o coşkuyu nasıl olup da bastıramadığımı, üstüne üstlük onun tüm karamsarlığımı çekip almayı nasıl başardığını merak ediyorum. Genellikle mantığımla hareket edip duygularıma yenilmezken ben neden artık onlara söz geçirmekte zorlandığımı anlamıyorum.
Yeniden evimdeyken sanki yaşayacağı sayılı günler olduğuna inanan yaşlı bir kadın gibi etrafımdaki bütün nesnelerle yaşanmışlıklar arasında bağlantılar kurmaya çabalıyor, gözlerimin değdiği her yerle geçmişe ve güzel ya da çirkin anılara yolculuklar yapmaya uğraşıyorum. Eski ayakları yere basan Nazlı nerede bilmiyorum, nedense halimden de gayet memnunum...
Bazen ne acayip bir romantik olduğumu düşünüyorum. Mutsuz bir ânıma tesadüfen denk gelen o coşkuyu nasıl olup da bastıramadığımı, üstüne üstlük onun tüm karamsarlığımı çekip almayı nasıl başardığını merak ediyorum. Genellikle mantığımla hareket edip duygularıma yenilmezken ben neden artık onlara söz geçirmekte zorlandığımı anlamıyorum.
Yeniden evimdeyken sanki yaşayacağı sayılı günler olduğuna inanan yaşlı bir kadın gibi etrafımdaki bütün nesnelerle yaşanmışlıklar arasında bağlantılar kurmaya çabalıyor, gözlerimin değdiği her yerle geçmişe ve güzel ya da çirkin anılara yolculuklar yapmaya uğraşıyorum. Eski ayakları yere basan Nazlı nerede bilmiyorum, nedense halimden de gayet memnunum...
3 Ağu 2011
Müslümanız elhamdülillah.
Burda doğum günü pastasının üzerine doğrusal iki mum koyup aralarına, üstünde 'HAYIRLI RAMAZANLAR' yazan kağıt bantladık. Sonra ışıkları kapatıp mahya ışıklarıyla aydınlanarak kuzenimin yeni yaşını kutladık. Eğleniyorum; ha, saat on, uykum var orası ayrı.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)