13 Haz 2015

her şeyin berrak olmasını özledim.

Penceresinden bakınca birden çok çam ağacı görebileceğiniz bir yer oturma odamız. İçlerinden birinin dalına konmuş beyaz, serçe boyutunda bir kuş gördü babam bugün. 'Evden kaçmış' dedi. Kuş dakikalarca kaldı dalın üstünde, kıpırdamadı. 'Ekmek elden, su gölden yaşamaya alışmış, aç kalır dışarıda.' Ne yaptım ben diye düşünüyor mudur, pişman mıdır mesela? Evine dönmek istese bulabilir mi? Uçtu sonra. 'Belki beş dakikalık özgürlük için bile değer demiştir. Kim bilir?' 

O kuşun bir hikayesi var. Hakkında en ufak fikrimizin dahi olmadığı herkesin, her şeyin koca bir ömre sığdırılmış hikayeleri var. İki gecedir bambaşka anılar dinliyorum. İçinde bolca aile, bolca geçmiş barındırıyor. Kulaktan kulağa yayılan ne çok sözcük var aslında. Dinledikçe, öğrendikçe hayretle ağız açtırıyor. Konuşmadıkça, yazmadıkça üstü tozlanıyor. Hayatlar kesişiyor, bakışlar kesişiyor, cümleler kesişiyor, sokaklar kesişiyor... Kimi yaşamlar yarım kalıyor. Kimi çocuklar hiç büyümüyor. 

Bazı kitapların altı çizilmiyor. Bazı akşamlar hiç bitmesin isteniyor. Zaman ne kadar çabuk geçiyor! 

Türkiye'de düşünceler asla yerine oturmuyor. Sistem kafa bulanıklığından nemalanıyor. İnsanların gereğinden fazla kanatıcı hikayesinin olduğu bir yer burası. Yazılsa roman olur, ama bazen yürek dayanmıyor.