Boş sayfa burda bir süredir bekliyor. Bir şeyler anlatıyordum en son, devam edeyim dedim; ama ne anlatacağını da azıcık bilmez mi insan! Neyse.
En son Karataş'taydım ve çarşamba sabahı eve döndüm diyordum. O çarşamba 3 Temmuz'un çarşambasıydı. Bir haftayı anlatmam bir sayfa sürdü geçen sefer, evet. Korkmayın çünkü ağustosun 25'ine gelmem çok daha kısa sürecek. Şöyle ki:
Temmuz'un 3'ünde eve geldiğimde annem Antalya'daydı. Sonra biz yaklaşık bir 10 gün babamla yaşadık. Hatta ben o 10 gün babamdan başkasının suratını görmedim çünkü sanırım evden hiç çıkmadım. (sonradan ekleme: bir kere dershaneye, bir kere okula gittim sanırım.) Depresyonda değildim hayır. Sadece bir yıl boyunca boşluk diye ağlamışken boşluğu bulunca da kaçıramadım.
8'inde tercihlerim başlıyordu. Benim ilk tercihim de belliydi gerçi ama- Aman neyse buralara hiç girmeyeceğim. 13'ünün sabahı İstanbul'a uçtuk babamla. Annem de Antalya'dan geldi. Yaklaşık bir 3 gün üniversiteleri gezdik. Tercihim değişmedi gerçi; ama güzel bir değişiklik oldu. Sonra yanlışlıkla eylemlerin arasında kaldık. Beyoğlu Öğretmenevi'nde kalıyorduk çünkü ve her gün İstiklal'i mecburen birkaç kez turluyorduk. Taksim'de baret ve maske satarak geçinen bir kitle oluşmuş, bunu dikkate değer buldum. Bir de bir çevik kuvveti 'sık bakalııııım' diye şarkı söylerken yakaladım İstiklal girişinde. Komik bence. Konumuz bu değil.
Adana'ya döndüm, 6 tercih yaptım. Tercihlerin kapanmasına saatler kala ilk iki tercihim kendi arasında yer değiştirdi. Yıl boyunca bir kez bile adını anmadığım bir bölüme gidiyorum. Hep iki seçenek arasında sürükleniyor ve hep son anda karar değiştiriyorum. Yıllardır böyle bu. Hiç de pişman olmadım şimdiye kadar. Bu sefer de olmayacağım zaten. 10 yıl sonramı net bir şekilde göremiyorum. Ama birkaç seçeneğim var sanırım, korkmayıp birinin peşinden sonuna kadar gitmeyi umuyorum.
Ah, hayatımın şekillenmeye başlaması gerçekten çok iğrenç. "Üniversite ühühühühü büyüyoz olamaz :(((((" demeyeceğim bu sefer. Gerek yok çünkü. Sadece İstanbul'un gözümü devasa ölçüde korkuttuğundan bahsetmek istiyorum. Bu konuyu da öyle çok konuştuk ki etrafımdakilerle, tekrar üstünden geçmeyi de pek istemiyorum. Alışacağım sanırım. Şimdilik tek derdim yurttaki oda arkadaşlarımla anlaşabilip anlaşamayacağım. Tek çocuk olmamın burda aleyhime bir etki göstereceğinden ve ilk günden son güne kadar 'evimi özlediiiiğm, ANNEEEEĞY' diye mızmızlanacağımdan azıcık korkuyor olsam da hangi arkadaşımla konuştuysam hepsinin aynı durumda oluşu içime oldukça su serpiyor.
Üniversiteyi bir kenara bırakalım. İstanbul'dan döndükten sonra, yine yaklaşık 10 gün evde takıldım. Bu evde takılışlarımın altı ayrıca çizilecek. Daha sonra.
Temmuz'un 27'sinde Antalya'ya uçtuk bu sefer. Sabahın 6.45'indeki uçakla. 6.45 diye uçak varmış meğer. 6.45, evet. Babamın kontrolleri vardı, o bahaneyle biz de 4 gün tatil yapar gibi olduk. Ama hava öyle sıcaktı ki (ben Adana'da evde oturduğumdan dışarıyı bilmiyorum) otelden dışarı çıkamadık. Sıcak işin bahanesi aslında; çünkü ben Adana'da evde oturduğum totalde 20 günlük zaman diliminde tam bir dizikolik oldum. Dizikolik kelimesi az kalıyor, resmen Türk dizisi manyağı oldum evet. Dizi ismi vererek kendimi rezil veyahut kepaze etmek istemiyorum -babam bu gidişle beni okula almayacakları konusunda bana uyarılarda bulunuyor.- Olsun. Hah işte ben tüm gün otelde oturup televizyon izledim. Sonra da uzunca bir süre dalga konusu oldum. Oysa bunu evdeyken hep birlikte yaptığımızda sorun olmuyor. Sinirlendim bakın! Hiç tatil yapmadık da demeyeyim ama, yüzdük biz aslında :(
Antalya'dan sonra otobüsle Eskişehir'e geçtik. Babaannemin yanına. (YA BEN ŞİMDİ BURDA İLKOKULDAKİ YAZ TATİLİ ANLATMA ÖDEVİMİ YAPIYOMUŞ GİBİ OLMUYOM Dİ Mİ???) Kısa keseyim bari. Hatta canım sıkıldı anlatmıyorum.
Üç gün önce geldik Adana'ya. Hah ben bu sıralar Leyla ile Mecnun'un bitişi nedeniyle 19 inç gözlüklerimle yas tutuyorum. Sinirliydim de ama geçer gibi oldu. Hof hiç bilmiyorum ki.
Birsürü işim var şimdilik. Doğru dürüst başlayamadım. 2'sinde kayıt için gidiyorum. 23'ünde de hazırlık öğrencisi oluyorum sanırım. Bir ara hiç işim olmazsa instagram hesabı açıcam kendime. Açmam belki de, kim bilir. Dizi izlemeyi bırakınca da kendime valiz almaya gideceğim. Hâlâ her an kayıt olmaktan vazgeçebilirim ayrıca.
Anlatacak şeyler daha çoktur eminim; bir ara nasıl olsa gelirim.
Sevgiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder