29 Oca 2012

Ben böyleyim.

Bazen her şeyi ben düşünüyorum, her şeyi yalnızca ben önemsiyorum. İnsanların -yaşıtlarımın- kendi yaşıtlarıyla kesişmek, yazışmak ve bakışmak gibi önemli problemleri var. Diğer şeyleri kafalarına takmaya vakitleri yok. Facebook'ta gittikleri yerleri paylaşmaya vakitleri var, ama daha iyi bir birey olmak için çabalamaya vakitleri yok. Her şeyi çok iyi bildiklerini düşünmek ve ukalalıkta tavan yapmak için de vakitleri var. Ama getirdiğim önerileri kabul edecek zamanları yok.

Çok zeki, sosyal olduğunu ve tüm zamanını önemli bir şeylerle geçirdiğini düşünenlerle dolu etrafım. Aslında can yakıcı olan bu değil; onların tüm zamanlarını önemli bir şeylerle geçirmenin gerçekten ne kadar değerli olduğunu kavrayacak nitelikte olmamaları. Çünkü bazıları için gerçekten şu hayattaki en önemli yargı, onları diğerlerinden ayırdığını düşündükleri yegâne bilgi; kimin kiminle, nerede, ne zaman göründüklerine tanık olma hissi.

İşte ben bu yüzden gülümseyemiyorum diğerleriyle birlikte. Bazen sırf bu yüzden büyümek istiyorum, sanki geçen yıllar ve geride kalan yaşlar o zihniyetleri eğitebilirmiş gibi.

Keşke bu kadar düşünmesem. Çünkü şu gün onlardan beklenenleri yapan bir ergen olmak benim uğrunda savaştığım birçok ideadan daha kolay.

Yalnızlığı da bu yüzden seviyorum ya. Arkadaşları olmadan yaşayamayacaklarını iddia edenlere, biliyorum yanlış ama, bu yüzden acıyorum. Acizlik bence. Düşünsenize, kendi başınıza ayakta duramayacağınızı haykırıyorsunuz. Yan sınıftaki kızların sevgililerinin ne giydiğinin dedikodusunu yapacak biri olmadan yaşayamayacak olmak, üzgünüm ama, gerçekten acı verici. Eminim arkadaşların tek yaptıkları bu değil. İnsanların yaşam tarzlarını eleştirebilmem için de onları tanımam gerekir. Fakat bana onları tanımamı gerektirecek tek bir özellik bile göstermiyorlar ki.

Çoğu kez ukalalığı ben yapıyorum. Ama onlar benim hakkımda, ukalalığın yanlış olduğunu diğerlerine aşılamaya çalışan ve bazı şeyleri irdeleyen bir üsluba sahip olan yazılar yazmıyorlar. Ve yalnızca bu sebeple, bence benim onları eleştirmeye daha çok hakkım var. Ha, elime ne geçiyor? Hiç. İnsanlar değişiyor mu? Yok. Yalnızca onlardan farklı olduğumu hissetmek hoşuma gidiyor. Söyleyebileceğim daha farklı şeyler yok, ben böyleyim.

22 Oca 2012

Sorumluluklarımı bana hatırlatacak birine ihtiyacım var.
Çocuk olmayı bırakıp büyümeye ihtiyacım var.
Ve insanlardan, olgun olduğumu duymaya ihtiyacım var.
Sanırım birazcık kendimle kalmaya ihtiyacım var.

16 Oca 2012

1601

Hayatımın uzun cümleler gibi olmasını istiyorum. Noktanın nereye konacağını tahmin edememek, okuyanların genelde bir şey anlayamamalarını umut etmek istiyorum. Aslında tamamen yazdıklarım gibi olmak istiyorum. Çünkü ne kadar doğrular bilmiyorum. Değiller ki. Hep hayallerimi yazıyorum. Çoğunlukla da inanmıyorum kendimin yazdığına. Daha sonra okuduğumda hiç gerçek gelmiyor. Sonra boşluyorum her şeyi, özellikle son zamanlarda yaptığım gibi her şeyi boşluyorum. Değersizlermiş gibi geliyor. Bazen yazacak bir şey aradığımda aklıma hiçbir şey gelmiyor. En çok o zaman üzülüyorum. Hayal kırıklıkları yaşamadım çok. İnsanlardan fazla bir şey beklemediğimden olacak, beni kıramıyorlar fazla. Ama bazen alıngan oluyorum. Önemli olmak istiyorum. Bencilleşiyorum, benimle ilgilensin herkes istiyorum. Yanımda televizyon açıkken yazamıyorum. Bunu kaydetsem mi bilmiyorum. Saklım yok ama, dursun burda. Biri okur, gülümser belki. Söylemiştim; biliyorum, bir tane daha var benden. Bir de nerde olduğunu öğrensem...

14 Oca 2012

bazı kelimeler gereksizdir, ya da ben öyleyim.

Yazacak çok şey var; fakat benim zamanım yok. Bazen hevesim, bazen takaâtim yok. Sıkılıyorum çünkü. Çok nadir zamanlarda beklenti içinde oluyor, bazen umutlanıyor, kimi zaman da gülümsüyorum. Kahkaha değil ama. Gülümsüyorum, huzur veriyor. Ara sıra kıskanıyorum, pek uzun sürmüyor gerçi. Hemen geçiyor. Bazen ilgi bekliyorum, sonra o da geçiyor. Kendi kendime yeteceğimi düşünmek gururlandırıyor beni. Devrik cümleler kurmayı seviyorum, özlemişim ya. Her şeyi özlüyorum, düşünecek zamanım olduğunda. Genelde düşünmüyorum. Hayat düşünmek ve savaşmak için çok kısa diyorlar, yalnızca yaşa. Yaşıyor muyum, bilmiyorum. Lakin savaşmıyorum, insanlar hastalıklı fikirlerden kurtulsun ve yalnızca onlara bahşedilmiş bu dünyada barış içinde yaşasın istiyorum. Olmuyor. Ya onlar çok düşünüyor, ya ben. Düşündükçe mutlu oluyorum ben. Bir fikrim var çünkü, fikirlerim var. İdeallerim var sonra. Kurduğum cümleler var. Bazen nefret ediyorum onlardan, her şeyin sorumlusu onlar çünkü. Çalışan parmaklarım olmasaydı çok daha kolay birisi olurdum. Olamamışım. Kimi zaman korkuyorum, eskisi kadar acıtmıyor. Güçlü müyüm? Zannetmiyorum. Yine de büyüyorum. Ve küçülüyor hayallerim. Eğlenmeyi unutuyorum. Çok yoğun yaşıyor, çok yoğun idealar barındırıyorum benliğimde. Ve beni asıl korkutanın, atlattığımı düşündüğüm bu duygular olmasından korkuyorum. Diğerleri yargılıyor beni, eminim. Oysa yargılanmaya muhtaç olanlar onlar. Kuruntu yapıyorum. Bunu hep yapıyorum. Herkes mükemmel, ben sönükmüşüm gibi davranıyorum. Kendime haksızlık etmem çok yanlış. Yoksa değil mi? Görüyorum işte, yapamıyorum. Yaptığım hiçbir şeyin hakkını vermiyormuşum gibi geliyor. İyi değilim. Önceden öyleydim, artık değilim. Gerçekleştirmek için yeterli olmadığımı düşündüğüm hayallerim var benim, neredeler bilmiyorum. Bir gün benim olacaklar mı, bilmiyorum. Güvenemiyorum kendime. Elimden gelen tek şeyi yapıyorum ve onu da beğenmiyorum. Oysa minnet doluyum. Çok düşünüyorum. Yazarken değil ama. Şu an değil. Ellerim yazıyor şimdi, beynim değil. Parmaklarım hareket ediyor yalnızca. Ne yaptığımın bile farkında değilim çoğu zaman. Yaz dediler diye yazıyorum. Yoksa elime kalem aldığım yok. Şimdi de kalemim yok. Sadece bir klavyem var. Ondan ya, duygularım da sanalmış sanki. Yorgunum, bîtap haldeyim. Ne değişecek bilmiyorum da, deniyorum işte. Hep deniyorum. Hangisi daha çok korkutuyor? Hayallerin gerçek olma ihtimali mi, olmama ihtimali mi? Buna cevap verecek cesaretim de yok ki. Yine de almasınlar onları benden. Belki bir gün denerim. Yine de fazla üstünde durmamak gerek. İyisi mi, ben biraz daha inanayım kendime. Kendimle baş başa kalamamaktan tüm bunlar, geçecek elbet.