Uzun zamandır hayatımın tam olarak neresinde bir eksik olduğunu anlamaya çalışıyorum. Bir sorun var biliyorum; çünkü hissetmem gereken birtakım duygular varmış, onlar önceden hep benimleymiş ve artık yoklarmış gibi hissediyorum. Aradığım his ne yazık ki bu değil.
Uzun öfke nöbetleri, hayatımı alt üst eden sınav koşuşturmacası, yarınımı ya monotonluğun zirvesinde saniyesi saniyesine bilmem ya da yarınım hakkında hiçbir şey kestirememem hali, küçüklüğüme dair çektiğim anlamsız, sayısız özlem, hep bir pesimistlik, sonunun nereye varacağını kestiremediğim ölüm korkusu, beynimde dolanan iğrenç senaryolar, etrafımda kimse yok'ları oynamam, iyi bir arkadaş, iyi bir insan olamamam...
Geçen yıl yazılı haftalarımdan birinde hayatımda ilk defa bu kadar sıkışmış hissetmiştim kendimi. O kısacık bir hafta sanki asla geçmeyecekmiş, benim ders çalışma zorunluluğum asla bitmeyecekmiş gibiydi. Bitse de o hafta ömrümü öylesine sömürecekti ki, hafta sonuna atılmış adım bana anca aylardan sonra dişlerimi fırçaladığımdaki mutluluğu verebilecekti. Dişlerim çürümüş, üstümdeki o pislik duygusu yıllarca içimde yaşayacakmışçasına işlemiş olacaktı içime. Ya da onun gibi bir şey işte.
Ne anlatmak istediğimi her zamanki gibi bilmeyişimden ötürü özür diliyorum. Sanırım cümlem bozuk oldu; ama baştan okumaya çok üşeniyorum.
İşte söylemeye çalıştığım şey de bu. Üşenen bir insan değildim ben. Nerde yanlışım, yanlışlarımız anlayamamak beni asıl üzen.
Ama birazcık yaklaştım gibi sorunuma. Bir şeyler için sabırsızlanmayışımın üzerinden ne kadar çok zaman geçtiğini fark etmemle rahatladı birazcık kalbim ve ağırlığını zaten yeterince yüklü olan beynime devretti. Bu da bir şeydir dedim. Henüz bir çözüm bulabilmiş değilim veya kendime sabırsızlanamayışımdan dolayı acıyor da değilim; ama hayatımın bu kadar anlamsız olmasına sanırım azıcık içerliyorum. Yani küçüklüğümden beri miniminnacık şeylerle akıl almaz boyutlarda endorfin salgısı yapan beynim, son zamanlarda geometri çözmekten başka işe yaramıyor. Belki beni heyecanlandıran en büyük aktivitemin salı akşamları öbgzk izlemek olduğunu size söylersem derdimi daha iyi anlatmış olurum. Lütfen beni yargılamayın.
Dün kep attık. 12 yıllık okulumdan ayrılıyor oluşum üstteki bilmemkaç paragraftan daha saçma. Her şeye rağmen o güpgüzel geceyi yaşayabildiğim için çok şanslıyım. Bazı şeyleri, bazı iyi şeyleri, hiç hak etmediğimi düşünmek beni yoruyor. Sınavdan sonra geçer diyorlar; ama şöyle acı bir gerçek de var ki ben o sınavlara girmeyi hiç istemiyorum. Hep sınav yılında kalmayı istemekle sınav yılından nefret etmek arasında çok beyinsiz bir Nazlı var.
Belki kendimi balkondan atarsam geçecek.
Her şey bu kadar zahmetli olmak zorunda mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder