![]() |
| Babama yine kargo geldi. Neyi, nereye sığdıracağımız hakkında artık en ufak fikrimiz yok. |
Bugün evimdeki 6. günüm. Kendi odanda uyandıktan sonra, boş evin tadını oturma odasında televizyon karşısında kahvaltı yaparken çıkarabilmek dünyanın en büyük lüksü olsa gerek.
Öğlen kendi yemeğini pişirip onu kitap okurken yayıla yayıla yiyebilmek bir de. Akşam evin fertleri teşrif ettiğindeyse güzel bir film koyup televizyona, çayını yudumlarken koltukta sızmak ve de. Bunlar bence sahip olduğumuz en değerli şeyler ve ne yazık ki -kendimi tenzih ediyorum- kaybetmeden kıymetini bilemediğiz şeyler.
Lakin bu sabah küçük bir pürüz oluştu hayatımda. Uyandıktan sonra mısır gevreğim masada kitabımı okurken, tek başıma bir şeyler yapmakta zorlandığımı fark ettim. Etrafımda sürekli bir ses istediğimi, bireysellik ve yalnızlıktan sıkıldığımı, kendi kendime yetememeye başladığımı veyahut başlama ihtimalimi ve aslında yurt hayatının beni kalabalığa nasıl şiddetle alıştırdığını sezinledim. Bu pürüz karşısında çaresizce kendimi ve değişim kavramını sorguluyorum dakikalardır. Değişimden kaçanlar korkaklardır, demiş birileri. Oysa değişmek isteyenler kişiliklerini bir türlü oturtamamış aciz insanlardır bence.
Şu noktada yine kendi paradokslarımı meşrulaştırmak gibi işlevsellikten oldukça uzak eylemler peşinde miyim, yoksa artık gerçekten yiyor muyum kafayı tam kestiremiyorum. Yine de hâlâ evde olmak dolayısıyla oldukça mutluyum. Yeni yıla evimde girecek olmak da açıkçası, oldukça heyecanlandırıyor beni.
İnsanları anlayamıyorum.
Sanırım denemekten de vazgeçtim.
“Winter is the time for comfort, for good food and warmth, for the touch of a friendly hand and for a talk beside the fire: it is the time for home.”

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder