ŞARKILI.
18 oluşuma 24 saatten az zamanın kaldığı şu saniye, şuraya bir küçüklük videomu koyup üstüne de bir damar şarkı basıp saatlerce bilgisayarın karşısında ağlayabilirim. Ama yapmiycam, çünkü türev çalışmam gerekiyor.
Lise 1'in bittiği yaz, ben tabii hâlâ büyümekten deli gibi korkan küçük kızken, babam 'büyüdükçe daha hızlı geçer zaman' demişti. O an, 15 yaşındayken, korktuğum her şeyden misliyle korkmaya başlamıştım. Bunu birisi bana ben 4 yaşındayken söylese de aynı şekilde korkardım. Kendimi tanıdığım tek nokta zannedersem bu. Hep korkuyorum.
Hiç dürüst olamadım ben. Bu konularda hatta, hiç. Zaman geçtikçe olgunlaşacağıma, günü geldiğinde gerçekten büyüyeceğime inanmıştım. Sanırım henüz zamanı gelmemiş. Bir gün gelecek mi, ondan da emin değilim.
Yılbaşlarının güzel ve kahkahadan uzak, tebessümlerle geçmesi gerekir. Sevdiklerinizin yanında, huzurlu ve bildiğiniz yerde girmelisinizdir yeni yıla. Gece yatağınıza, kendi yatağınıza, yattığınızda hiç tereddüt etmeden deliksizce uyuyabilmelisinizdir. Evimi inanılmaz derece sevmemden mi, 2013'ün 3. gününde reşit olacak olmamdan mı bilmiyorum; ama bu yılbaşını dışarıda geçirmekten de huzursuz oldum. Geçirdikten sonra. Çünkü 31 Aralık akşamı çok eğlenmekle meşguldüm. Eğlence ve huzur kelimelerinin birbirine yakın kelimeler olmayışı çok can sıkıcı.
Sihirli Annem Yılbaşı Özel bölümünün olduğu yılbaşı akşamları çok yabancı şimdi bana. Her şeyin bu kadar değişebilmiş olması ve zamanın bu acımasızlığı canımı çok yakıyor. Defne'nin ölmüş olması çok komik geliyor. Artık çocuk olmayışım kahkaha atma isteği uyandırıyor içimde. Gariptir ki aynı anda da hıçkırarak ağlamak istiyorum.
Kendime verdiğim sözleri unutuyorum. Kendime öyle çok kızıyorum ki. Büyüdükçe daha mantıklı davranabilmem gerekiyor. Oysa 15 yaşındaki Nazlı benden yıllarca daha büyüktü. Bana, öyle büyük bir olgunlukla 'her şey düzelecek. sen yaşadığın anların kıymetini bilmeyi öğrenirsen her şey eskisinden de güzel olacak.' demişti ki, ve dediği her şey de gerçekten çıkmıştı ki, şu an saygı duyduğum o insan ben miyim, değil miyim, anlayamıyorum. Bir zamanlarki o iyimser Nazlı'ya ihanet ettiğim için kendime çok kızıyorum. O da çok korkuyordu, hep korkmuştu belki ama umut etmeyi de hiç bırakmamıştı ki. 'Geleceğinden tereddüt ettiğin an hayatın ipinin ucunu elinden kaçırırsın ve sonrasında bugünlere bakıp kıymet bilmediğin için pişman olursun' demişti. Veya diyememişti; ama sanırım ben anlamıştım. İnanmış mıydım bilmiyorum, yine de bir süre böyle yaşamıştım. Ve hayatımın en güzel günleri olarak nitelediğim günleri o zamanlar yaşamıştım ben. Her şey daha kolay değildi. Çok da zordu belki. Sıfırdan başlayıp ümit etmek zordu, ki ben zoru başarmıştım. Ya da eski Nazlı işte, her kimse. Şimdi burda olsaydı, umarım gelmesi uzun zaman almaz, muhtemelen 'yeniden iyimser olmak için başına kötü şeylerin gelmesini bekleme. dua ederken kendini daha iyi hissediyordun, bununla başlayabilirsin belki. büyümek özgürlük ve sorumluluk getirir. biliyorum ki yeterince özgür olduğunu düşünüyorsun ve sorumluluklardan da nefret ediyorsun, ama 2013'e de bir şans vermelisin. belki senin göremediğin şeyleri görür ve hayatının en mutlu günleri olduğunu söylediğin yeni bir zaman dilimi çıkar karşına. sen yeter ki ânı yaşamayı öğren ve geçmişe saplanıp kalma.' derdi. Veya demezdi. Ben mi söyledim bunları yoksa o mu?
Türev çalışmaktan vazgeçtim.
*
18'ime biyoloji dersinde girecek olduğum gerçeğini bir türlü hazmedemiyorum.
*
YGS başvuruları başladı ve ben televizyonda YGS ve kayıtlarla ilgili bilgi veren haberleri izleyip mazoşizmde sınır tanımıyorum.
*
Yeni yılın en iyi yanı yılbaşı hediyeleri ve yepyeni, cicili takvimlerdi! Bunun yanında ajandamdan ve eski takvimlerimden ayrılmak zorunda kalacağım için üzgündüm.
*
Sanırım az önce büyüdüm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder